Cağaloğlu / İSTANBUL
Mehmet Savaş Hocaefendi’nin Konferansına Büyük İlgi
‘Hocaların hocası’ ünvanı ile bilinen Haseki Eğitim Merkezi öğretim görevlilerinden ünlü Fıkıh ve Tefsir Alimi Mehmet Savaş Hoca sevenleriyle buluştu.
Fatih Gençlik Vakfı tarafından, Zeytinburnu Ömer Öztürk Öğrenci Yurdu Konferans Salonunda gerçekleştirilen “Ehli Sünnet Hassasiyeti” konulu konferansa Zeytinburnu Müftüsü, akademisyenler, Mehmet Savaş hocanın talebeleri ve çeşitli üniversitelerde okuyan öğrenciler katıldı.
Mehmet Savaş hocanın hayatının anlatıldığı sinevizyon gösterisinin ardından Fatih Gençlik Vakfı Başkanı Vehbi Ecevit açılış konuşmasını yaptı. İstanbul Başvaizi Mustafa Akgül’ün moderatörlüğünde 1,5 saat kadar süren konferansa yaklaşık 400 kişi katıldı.
Mehmet Savaş Hocaefendi’nin konuşmasının satırbaşları şöyleydi:
“Gençler zor dönemlerden geçiyoruz. Herkesin şu dört hususa çok dikkat etmesi, bunlara sahip çıkması lazım: Birincisi ‘Din Şuuru’, dinimizi öğrenip yaşamamız gerekiyor. Yani Ehli Sünnet Vel Cemaat itikadından hiç sapmadan dinimize bağlı olmalıyız. İkincisi ‘Dil Şuuru’. Bir milleti yok etmek isteyenler ilk önce o milletin diliyle oynarlar. Dışarı çıktığımda tabelaları gördüğümde üzülüyorum hep yabancı kelimeler kullanılıyor. Üçüncüsü ise ‘Tarih Şuuru’. İyisiyle kötüsüyle tarihimizi iyi bileceğiz, hangi dönemlerde yükselmişiz hangi dönemlerde düşüş yaşamışız bunlardan ders alacağız. Eskiyi unut yeni bir tarih yazalım bu doğru değil. Dördüncüsü ise kültürümüze yani örfümüze sahip çıkacağız. Bu örften neyi kastediyoruz? Kur’an ve Sünnet’euygun milli değerlerimiz. Bunlara sahip çıkmamız lazım.
Öğrencilerime ve özellikle fetva verecek hocalara şunu tavsiye ediyorum. Bir fetvayı vermeden önce şunu düşünün; bu ahirette benim karşıma getirildiği zaman cevabını ve hesabını verebilir miyim? Bu ağzımızdan çıkan her sözde böyle, ilimde de böyle, malda da böyle. Hesabını veremeyeceğimiz sözden, fetvadan, ilimden, maldan uzak duracağız.
Mezhep ne demek? Resulullah (s.a.v.)’in irtihalinden sonra onun mübarek sözlerini ve Kur’an-ı Kerim’i açık ve net bir şekilde açıklayabilen alimlerin izlediği yolun adı Arapçada mezheptir. Yani yaratılış gayesine ulaşmada Kur’an’ın özünü ve Sünnet’in özünü kavrama ve yaşamada bir iz bırakmıştır. O ‘iz’in adı mezheptir. Herkes aynısını yapamayacağı ve (mezhep imamlarıyla) aynı bilgiye sahip olamayacağı için Allah ve Peygambere inanmış, takvası ile meşhur ve az önce dediğimiz gibi devlet başkanının karşısında bile ‘ayağını uzatarak’ oturabilen bazı ilim adamlarına uyarak ve onların yaptıklarını İslam’ın bir nevi anlatımı olarak kabul edip uygulamamıza mezhep denir. Günümüze ulaşan bazı mezhepler var ama bunlar içinde ehli sünnet dediğimiz dört mezhep var. Peygamber Efendimizin sünnetinden sapma yapman, Kur’an_ı Kerim’in anlamına kendiliğinden bir şey katmayan ve onun söylediklerini yaşayan topluluğa ‘cemaat’ diyoruz. İşte Peygamber (sav)’ tabi olan bu topluluğa Ehli Sünnet ve’l Cemaat diyoruz.
Cenab-ı Peygamber (s.a.v.)’in ve ashabının başarısının sırrı sağlam akide idi. Peygamberimiz o akide ile gelmiş geçmiş en üstün topluluğu yetiştirdi. Hiç kimse Hazreti Ömer efendimizin yöneticiliğine adaletine ulaşamaz. Hiç kimse Hazreti Ebubekir Efendimiz gibi bir idare sergileyemez; onlardaki ahlaka ulaşamaz. İşte onların yolunda bulunan cemaate Ehli Sünnet vel Cemaat diyoruz.
Yeni kavramlar duyuyoruz, Kur’an İslamı, sünnet İslamı, akıl İslamı, çağımızın İslamı gibi laflar altında İslam’a yeni yeni tarifler getiriyorlar. Kendi kafalarındaki şablonu İslam’a yapıştırmaya kalkıyorlar. Peki onlara sormak lazım gerçek İslam’ın tarifini kim yapacak? Gerçek İslam’ın tarifini özüyle sözüyle yaşamıyla, Allah tarafından aldığı vahiy ile Resulullah (s.a.v.)’in yaşadığı ve yaşamamızı emrettiği İslam’dır. Bu İslam’ın özüne de tasavvuf denir.
Cenab-ı Hakk insanlara 128 bin peygamber göndermiştir. Kendi aklı ile başbaşa bırakmamıştır. Peygamberleri bile kendilerine bırakmamış onlara da Kitap’lar indirmiştir. Peygamberlerin Şahı olan Hazreti Muhammed (s.a.v.)’e de en üstün kitabı göndermiştir. Önceki peygamberler güzel ahlakı öğrettiler ancak bunlar Peygamberimiz (s.a.v.) ile tamama ve kemale erdi.
Peygamberimiz (s.a.v.) herkes tarafından ‘emin’ yani güvenilir olarak bilinirdi. Öyle ki Mekke müşrikleri onunla savaştıkları halde mallarını ona bırakırlardı. Bir gün onlara sordu şu dağın arkasında size saldırmayı bekleyen bir ordu var desem bana inanır mısınız? İnanırız dediler seni biz şimdiye kadar hiç yalan söylerken bulmadık. Sen doğru sözlü güvenilir, emin bir kimsesin. O zaman şuna da inanın ki ben Peygamberim… buyurdu. Buradan çıkan netice, müslümanlara önder olacak kişilerde ilk aranması gereken özellik güvenilirlik yani dürüstlüktür. Müslümanlara önderlik edecek kimselerde bulunması gereken ikinci özellik ise kendi şahsı ile kaim olmalı, hür bir kimse olmalı, hiç kimseye bir ihtiyacı için elini uzatmamalı…”
Konferansın sonunda Mustafa Akgül hoca katılımı için Mehmet Savaş hocaya ve Fatih Gençlik Vakfının kurucusu, MTTB 50. Dönem Genel Başkanı Ömer Öztürk’e teşekkür ederek programı bitirdi.
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZIN